Çarlıoğlu Bal
Resmi İnternet Sitesi

Arı Irkları

IRKLARI,TARİHİ ve YUVALARI
Apis mellifera caucasica
Apis mellifera carnica
Apis mellifera ligustica
Apis Dorsata

1. Esmer, 2. Sarı, 3. Hindistan Arı Irkları olarak sınıflandırılabilir.

1.Esmer Arı Irkları
a)Kafkas arı ırkı (Apis mellifera caucasica)
b)Korniol arı ırkı (Apis mellifera carnica)

2. Sarı Arı Irkları
a)İtalyan arı ırkı (Apis mellifera ligustica
b)Kıbrıs arı ırkı (Apis mellifera cypria)
c)Mısır arı ırkı

3. Hindistan Arı Irkları
a)Dev Arı (Apis dorsata)
b)Küçük Tip Arı (Apis florea)
c)Hint Arısı (Apis indica)

Arı ırkları, hırçınlık, çalışkanlık, hastalıklara dayanıklılık gibi değişik özellikler gösterirler. Arı ırkları; büyüklük, renk, dil uzunluğu, vücudun kıl örtüsü, balmumu bezlerinin şekil ve büyüklüğü, kanat damar yapısı ve kanat büyüklüğü gibi; morfolojik özelliklerle birbirlerinden ayrılırlar.

Bugüne kadar yapılan taksonomik çalışmalarda; Dünya'da 24 arı ırkı, kesin olarak tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları, ekonomik öneme sahip olup; ekolojik şartların elverdiği her yerde yetiştirilirler. Ekonomik değer taşıyan arı ırkları içinde; İtalyan, Kafkas ve Karniyol ilk sıralarda yer alırlar.

Bir Afrikalı alt tür olan; Apis mellifera scutellata, Güney Afrika’nın doğu ve güneyindeki bozkırlara aittir. Afrikalı arılar, Avrupalı arılarla, bir melez olan Afrikanize arı denen bir türü üretmek için çiftleştirildi. Bazen Afrikanize arıya, yüksek derecede kendisini koruma davranışından ötürü, "öldürücü arı" da denir.
 

ARICILIĞIN TARİHİ

İsrail’in kuzeyindeki Rehov şehrinde bulunan, M.Ö 900 yılına ait arı kovanları.

En eski fosiller Baltık’ta, Oligosen'deki kehribarlarda bulunmuştur. Mısırlıların, 5000 yıl önce, çamurdan arı kovanı yaparak, bal elde etmeye çalıştıkları bilinmektedir. 

  • Arıcılığa ait ilk bulgular 16.000 yıl öncesine dayanır.
  • 4.000 yıl önce, Mısır’da, gezginci arıcılık yapılmaktaydı.
  • 3.200 yıllık Firavun mezarında, kurumuş bal bulunmuştur.
  • 3.000 yıl önce Sümerler, balı, ilaç olarak kullanmışlardır.
  • Tüm dini metinlerde, bal ve arıya, yer verilmiştir.
  • Hititler ve Osmanlılarda, arıcılık için özel yasalar yapılmıştır.

Kaşgarlı Mahmud' a göre, Türkler, önceleri bala, arı yağı diyorlardı. Sonraları özellikle Batı Türkleri (Oğuzlar, Kıpçaklar, Suvarlar), bal demeye başladılar. Uygurlar, bala, mır veya mir adını diyorlardı.

ANADOLUDA BAL

Balın, Anadolu nun beslenmesinde de, önemli rol oynadığı kesindir. Çatalhöyük duvar süslemelerinde, çiçekler üzerinde böcekler resmedilmiştir. Günümüzden, 8–9 bin yıl önce Anadolu da, arının ve balın bilindiğini gösteriyor. Anadolu da insanlar, sevdiklerine, "balım" derler. Bunu, bir övgü sözü olarak da kullanırlar. Bu da Anadolulunun bala verdiği önemi göstermektedir.
 

Osmanlılar, çıkardıkları birçok kanunla, baldan ve arı kovanından, vergi almışlardır. Osmanlıların, İstanbul da kurdukları ilk ticaret merkezi; Mısır çarşısı, Tahtakale arasında, bir de "bal kapanı" vardı.
 

Hititler'in çivi yazısıyla yazdıkları toprak levhalardan, 4000 yıl önce, arıcılığı bildikleri anlaşılmaktadır. En eski kayıtlardan birisi de; İspanya'da, kayalıktaki yuvadan bal alan bir adamı gösteren, 9000 yıllık bir mağara resmidir.
 

Arılar, en çok kuru ve sıcak steplerde(Orta Asya, Cezayir, Arjantin, Meksika, Teksas, Anadolu gibi), en az ise nemli tropik ormanlarda ve kutuplarda bulunurlar. Günümüzde bal arıları, insanla beraber, Dünya çapında yayılmıştır. Bal arıları, Amerika’ya, Avrupa’dan götürülmüştür.

PETEĞİN GENEL YAPISI

Bir petek ortadan ikiye bölünecek olunursa, son derece ilginç bir görüntüyle karşılaşılır. Peteğin bir ara duvarı vardır. Bu ara duvar da, diğer kısımlar gibi balmumundan yapılmıştır. Her iki tarafa doğru sıralanmış olan hücrelerin ortak zeminini oluşturur. Hücrelerin zemini düz değildir. Biri diğerine uygun olacak şekilde çukurdur. Karşılıklı hücrelerdeki bu çukurlar yer kazanmak amacıyla, birbirlerinin içine doğru sokulmuştur. Yan duvarlar, hücrelerin, ara duvara nazaran aşağıya doğru hafifçe eğimli durmalarını sağlayacak şekildedir. İşte bu eğim, dolu hücrelerden, balın akmamasını sağlar.

MUM FABRİKASI

Arıcılar, arasında tahta çerçeveleriyle birlikte, kovan denen sandıkları hazırlarlar. Kovanın peteklerini ise, arılar kendileri yaparlar. Hatta peteklerin inşa malzemesi olan balmumunu da, yine kendileri imal ederler. Çünkü her işçi arının vücudunda, ufak bir mum fabrikası bulunmaktadır. Arılar, balmumunu, karınlarının altında yer alan, 4 çift salgı bezinden salgılarlar. Bu salgı bezlerinin bitiştiği yerde, iki küçük aralık vardır.  

Balmumu, bu aralıklarda, ufak ince pullar şeklinde oluşur. Arılar, bu küçük tabakaları almak için, tüylerden oluşan arka bacaklarındaki kancalarını kullanırlar. Bunu, balmumu plakasına geçirir ve arka bacaklarıyla çekip dışarı çıkarırlar. Sonra ileri iterek önce orta, sonra ön ayaklarına ulaştırırlar. Son olarak plakayı, çene kemikleriyle yoğurarak, işlenebilir kıvama getirirler.

Sıcak suda eritilmiş balmumu

Bir mum pulcuğu alınır alınmaz, aralıktan hemen ikincisi çıkar. Yalnız balmumunun salgılanması için en önemli unsur, sıcaklıktır. Bu yüzden işçi arılar, peteği inşa etmeye başladıklarında; birbirlerine zincir halinde kenetlenir; adeta bir top halini alırlar. Bu sayede, balmumu için gerekli olan 35°C ısı sağlanmış olur. Yoğurma işlemi, bu en uygun ısı derecesinde yapılır. Böylece, inşaata elverişli, plastikleştirilmiş balmumu hazır olur.

BALMUMU: KİMYASAL YAPISI

Balmumunun rengi, ilk salgılandığı zaman beyazdır. İçine polen ve başka maddeler karıştıkça renk, sarıya ve kahverengiye döner. Balmumunun kimyasal içeriği ise şöyledir:

Hidrokarbon: % 14
Mono esterler: % 35
Diesterler: % 14
Hidroksi Polyesterler: % 8
Serbest asitler: % 12

Balmumu üretimi, oldukça fazla enerji gerektiren bir işlemdir. Bu nedenle arılar, 1 kg balmumu yapmak için, yaklaşık olarak 22 kg bal tüketirler. Mum imali, diğer böcek gruplarında da mevcuttur.

PETEK ÖRME

Arıların inşa ettiği, doğal kovan.

Kovanda, petek, devamlı olarak yapılmaz. Fakat ihtiyaç karşısında, süratle inşa edilir. Peteğin inşası, yukarıdan başlar ve aşağıya doğru ilerler. Bir veya iki gün sonra çerçeve, yeni yapılan peteklerle tamamen doldurulur. Her petek, binlerce ufak mum odacıklarından veya hücrelerden yapılmıştır. Arılar, son derece düzgün, birbirinin aynısı altıgenlerden oluşan petekler yaparlar.

Bir petek dilimi, her iki yana doğru genişler ve diğer iki sıra ile birleşir. Bu iş, gayet uyumlu ve düzenli bir şekilde gerçekleşir. Öyle ki peteğin, farklı iki üç parçanın birleşimiyle, bir bütün haline geldiğini fark etmek mümkün bile değildir.

MATEMATİKSEL ÖLÇÜMLER

Petek dilimleri, o kadar düzgündür ki, yüzlerce hücre ve açı barındırmasına rağmen; ortaya tek parça bir altıgen yapı çıkar. Petek üzerinde hiçbir ek yerine rastlanmaz. Bu da arıların, başlangıç ve birleşme noktaları arasındaki uzaklıkları, önceden hesapladıklarını ortaya koyar. Balarılarının, ürettikleri petek gözlerinin genişliği de standarttır. Bal, polen ve larvalar için inşa edilen petek gözlerinin genişliği; 5.2-5.4 mm arasındadır. Sadece erkek arılar için hazırlanan hücreler; 6.2-6.4 mm civarındadır.

Arılar, petek hücrelerinin genişliğini ve kalınlığını, hassas algılayıcı(duyum) tüyleri sayesinde ölçerler. Arıların, duyum tüyleri, özellikle çene ve antenlerde yoğun olarak bulunur. Bir balarısının tek bir anteninde, 8500'e yakın algılayıcı tüy (sensilla trichodea) ve 500.000 algılayıcı hücre tespit edilmiştir. Arılar, bu tüyleri kullanarak, ördükleri hücrelerin duvar kalınlığını ölçerler. Bu ölçümü yaparken de, son derece titiz hareket ederler.

Amaca uygun, düzgün, geometrik altıgen, arı mimarisi petek. peteklerin içleri bal dolu.

MÜHENDİSLİK HARİKASI

Mühendislik harikası petek gözünün, derinliği 12 mm, duvar kalınlığı ise 1/500 inc olup; en az balmumu harcayarak maksimum ölçüde bal depolamak için en uygun şekil, arıların inşa ettiği altıgen prizmadır. Petek ören arılar, kusursuz bir uyum içinde ve son derece düzenli bir şekilde çalışmaktadırlar. Öyle ki her biri farklı yerlerden başlamalarına rağmen, tümü aynı büyüklükte altıgen hücreler üretebilirler. Bu altıgenleri, ortada birleştirdiklerinde, hiçbir şekilde birleşme yerleri belli olmaz. Altıgenlerin açılarında da, herhangi bir kayma da olmaz.

Bu gözlerin bal, polen ve yumurta ile doldurulmaları da, yine belirli bir düzen içinde gerçekleşir. Bir sıralama yapılacak olunursa; bir arı peteğinde, en üstten başlamak üzere, orta bölüme kadar bal bulunur. Ara bölümde polenler, en altta da larva odaları yer alır. Bal depoları, kovanın yan taraflarında da devam eder. Ancak işçi arılar, larva odaları ile bal odaları arasına, mutlaka birkaç sıra polen depo ederler. Bu şekilde bal ve larvalar, birbirine karışmamış olur.  

KOVANLAR

Ağaç kovukları, arıların ilk yuvalarını oluşturmuştur. Daha sonraları, sepet ve tahta sandıklar kullanılmıştır.

Söğütten yapılmış, silindir şeklindeki sepetlerin üzeri; toprak, tezek ve odun külünden oluşmuş çamur ile sıkı bir şekilde sıvanır. Ön tarafında küçük bir uçuş deliği bırakılır, arka tarafından da balı almak için bir kapak yapılır.

Son zamanlarda, tahtadan yapılmış modern kovanlar kullanılmaktadır. Böylece bakım ve yuvanın denetimi, çok kolaylaşmıştır. Çünkü eski tip kovanlarda, bal sağılması sırasında, yavru taşıyan peteklerin bir kısmı da tahrip edilirdi. Hâlbuki modern kovanlarda, çerçeveler çıkarılarak; bal sağımı yapılır. Uçuş deliğinin büyüklüğü de ayarlanabilir.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol